19 Temmuz 2018 Perşembe

Güvenli Bölge




her insan yeni şeyler denemekten zevk almayabilir ve tercih etmeyebilir.
bir yere eğlenmeye gideceğinde daha önce hiç gitmediğin bir yerdense daha önce bir kez bile olsa 
gittiğin bir mekanı tercih ettiğin olmadı mı?
ya da tanıdığın bildiğin isanlarla takılmak,arkadaşlık etmek sana daha iyi gelmedi mi?
son olarak da eski ilişkine geri başlaman...

ben özellikle ilişkiler üzerinde duracağım.insanlar bazen biten bir ilişkiye tekrar başlamak ister.
belki hala seviyordur veya unutamamıştır.bu sebepler tabiki yeniden başlamak için birer sebep.
peki tek sebep bu olabilir mi?
insanoğlu kendinden olana,tanıdığı, aşina olduğu şeylere yakınlık duymaya yatkındır.
örneğin;derler ki erkekler annesine benzeyen kadınları kendilerine daha yakın hissseder ve eş seçmede bu etkili bir faktördür.bunun evrimsel olarak açıklaması ise insanların kendilerine benzeyen kişilere sempati duyması.çünkü insanlar kendisine benzeyen insanların özelliklerini kendilerine benzemeleriden ötürü tanıyor ve onlara güven duyuyorlar.

aynı mantıkla eski sevgilinizle barışmıssanız sebebi onun huyunu suyunu tanıyor olmanız olabilir.
yeni birşeyler denemek her zaman efor gerektirir.çaba göstermelisiniz ve ikilemlerde kalmayı göze almalısınız.çünkü karşınızdaki kişinin neyi neden söylediğini bile kestiremeyebilirsiniz.çünkü o bir yabancı.en azından henüz bir yabancı.bu sebeple insanlar eski olanı her zaman daha güvenli görürler ve insanlar güvenli bölgelerinden kolay kolay ayrılmak istemezler.peki senin güvenli bölgen nedir?

5 Eylül 2017 Salı

Düzen Sorunsalı


Düzen düzensizlikten doğar demiş bir zaman bir düşünür.
Hayatında herşeyi çok düzenli,çok planlı ve herşeyi zamanında yapan insanlar elbette vardır.Bir robot misali hergün aynı saatte kalkan aynı saatte yatan yemeğini aynı saatte yiyen aynı yerlere giden benim için monoton ama başkaları için planlı ve düzenli hayatları olan insanlar.

Aslında hepimiz düzen isteriz.İstediğimiz düzen illa ki somut olmak zorunda değil elbette.
Hayatımızdaki olaylar yolunda gitsin isteriz,mutlu olmak ve bunun aynı şekilde sürmesini isteriz.Hiç sorun yaşamamak isteriz.
Sorunsuz ve mutlu bir stabillik...
İlişkilerimiz yolunda gitsin,bizi üzen şeyler ortadan kaybolsun...

Birçok zaman da istediğimiz bu düzeni sağlamak için neler yapmamız veya yapmamamız gerektiğini de biliriz.Peki nedir bunlar?

Öncelikle kararlılık..
Kararlı olmak hadi yapalım demek değildir.Birşeyi gerçekten istiyor muyum veya ne kadar istiyorum sorularına kesin ve net cevaplar alabilmek ve sonrasında harekete geçmektir.Ani bir karar alıp sonrasında pişman olmak kararlılık değildir.Bir konu hakkında iyi düşünülmüş ve artıları eksileri görülmüş ve bunun sonucunda harekete geçilmişse kararlı olmuşuzdur.
İçinde bulunulan durumlarda her zaman gerçekten ne istediğimizi bilemiyoruz.Duygusal bir zamanımızda verdiğimiz karar gerçekten ne istediğimiz yansıtmayabilir.


Diğer bir konu ise cesaret...
Herşeyi enine boyuna düşündük ve yapmamız gerekeni biliyoruz ama harekete geçemiyoruz bazen değil mi?Bu durumda sorarlar neden diye?Verdiğimiz cevap muhtemelen'' bilmiyorum'' olur.İçimizde birşey bir güç tutar bizi yapamayız yapılması gerekeni.İste o tutan şey korkaklık.
Korktuğumuz şeyler herşey olabilir.Üzülmekten korkarız,başarısız olmaktan korkarız,insanların bizi aşağılamasından korkarız,göz önünde olmaktan korkarız,bize gülerler diye korkarız.Beklentilerimize karşılık bulamamaktan korkarız,güvenimizin ve özgüvenimizin kırılmasndan korkarız...
Tüm bunlar bir atak yapmamıza engel olan şey.


Düzensizlik de bir düzendir ve insanlar alıştıkları düzenin bozulmasından rahatsız olurlar.Düzensizlikten ne kadar kurtulmak isteseler de alışılan durumdan vazgeçmek her zaman kolay olmuyor.Ama bize neyin yarar neyin zarar verdiğini gördüğümüzde hangisini seçmemiz gerektiğini anlarız.Düzen istiyorsak kararlı ve cesur olduğumuzda o düzeni sağlamanın çok da zor olmadığını göreceksiniz:)


26 Ağustos 2017 Cumartesi

iyi de ben haklıydım?


birçoğumuzun karşılaştığı bir insan türüne değinmek istiyorum:
haksızken bir şekilde haklı çıkabilenler...
bazılarımızın kanayan yarasıdır eminim.şahsen benim için bu konu tam olarak da söylediğim gibi.
peki bu insanlar bunu nasıl ve ne yollarla başarıyorlar?
başarı diyorum çünkü bende dahil bir kısmımızın uğraşsa da yapamadığı bişey bu.
bu tip insanlar kavgalarda tartışmalarda haksız olduğunun farkındadır ve konuyu asıl meseleden saptırmak için birçok şey yaparlar.


1)çok ve gereksiz ayrıntılara takılarak konuşurlar.
maddede belirttiğim gibi gerekli olmayan yani en azından o an gerekli olmayan konularda önemi olmayan meselelerde o kadar çok konuşurlar ki.
tartışma konusu aslından sapar ve bir bakmışsınız sizin tartışma konunuz çook değişmiş.
''bende sana bunu demiştim '' dersiniz ve ''hayır sen bunu bunu da demiştin,üstü kapalı anlatarak olayı basitleştiriyorsun,neden bunu kısaca söyledin kendi yaptığını görmüyorsun,senin suçlu olduğun konularda hep böyle meseleyi basitleştiriyorsun vs vs vs...'' böyle uzayıp giden cümleler ve sizin ''ben meseleyi basitleştirmek için öyle demedim diye kendinizi açıklama çabanız...

2)her söylediğinize karşıt bir laf bulurlar.
bunun örneğini kendi yaşadığım bir olayı anlatarak açıklayacağım ve kısa keseceğim:)

ben:sen bana laf sokup duruyorsun ve ben bu durumdan dolayı konuşmak istedim.mesele bu yüzden uzadı.
x:ne yani?senin derdin ben laf soktum da sen sokamadın bu mu yani???

 ne alaka yani benim söylediğim cümleden bu anlam çıkarıldı arkadaşlar:)

3)sen böyle yapmasaydın ben şunu şunu yapacaktım.
bu cümleye hiiiçç inanmam.
sen beni kendi halime bıraksaydın ben aten senden özür dileyecektim,sen o anda sussaydın ben zaten sinirlenmezdim,sen o an alttan alsaydın ben pişman olup kendimi affettirecektim,sen sabretseydin anlayışlı olsaydın duymak istediğin görmek istediğin şeyleri ben zaten yapacaktım vs vs vs...
hiç birine inanmıyorum.bu resmen nedir biliyor musunuz?sen şimdi bana ters yaptın ama bu yaptığına normalde pişman olmazsın ama ben sana böyle diyeyim ki sen pişman ol gel benden bi de özür dile.
o ben zaten yapacaktım daki yapılacaklar aslında yapılmayacktı biz bunu biliyoruz ve inanmıyoruz arkadaşlar.

4)ama sende bunu yaptın!
son olarak da ama sende bunu yaptıncılar var.sen dersin ki bak sen burda böyle bi kelime kullandın kırıldım kızdım vs.karşıdakinin tepkisi tabi ki de''ama sende bana bunu dedin ama sende şunu yaptın.''
evet bende onları demiş olabilirim ama benim dediğimi duyan yok veya açıklayan yok.''haklısın özür dilerim.''diyen hiiç yok.bu tepkiyi gösterenler bir şkilde her durumda da üste çıkmayı başarıyorlar.

benim en çok üzüldüğüm madde ise 3. maddedir.orda insanların duygularıyla hayalleriyle oynarsınız.aslında o insanlar bilir,siz aslında öyle yapmayacaktınız ama yine de kendilerini kötü hissederler,pişman olurlar ve yine umut ederler.''bir dahakine böyle yapmayayım ''der.en üzücü olan ise o tekrar umut etme olayı tabi ki.keşke bunların hiçbiri olmasa ama var malesef ve bu insanların bu oyunlarına taktiklerine gelmeyin:)

23 Ağustos 2017 Çarşamba

Kaçış yollarımız




Hayat bize her zaman iyi şeylerle gelmiyor.
Bazen dekötü olaylar hatta sarsıcı olaylar yaşayabiliyoruz.peki her durumda bu kötü olayları kabullenip kaldirabiliyor muyuz??
Tabiki hayır...
Çoğu insan bunu başaramaz veya bir ölçüde başaramaz.
Kötü bir olay yaşadığımız zaman eğer bunun bize fazla geleceğini düşünürsek bu olayın etkilerini üzerimizden atmak için,üzülmemek için savunma mekanizmaları oluşturuyoruz.
Bu savunmaları tam anlamıyla sıralı olmasa da basamaklar şeklinde yapariz.
Birçok şey savunma mekanizmasına dahildir aslında.
Eski sevgilinizi unutmak için onu hatırlayan şeyleri yok etmek de buna dahildir ,içinizde ikinci bir kişilik oluşturmak da...
Sizi üzen bir olayı hatirlamamak için onu hatırlatan şeyleri göz önünde bulundurmamak veya yok etmek ilk basamak belki de.sevdiğiniz biri ölmüş olabilir sevgilinizden ayrılmış olabilirsiniz.

Yapılan şey genellikle bunu hatirlatmamasi için resimleri silmek yok etmek veya eğer degerliyse göz önünde olmayan güvenli bir yere kaldırmak olur.
Görmek istemeyiz çünkü gördüğümüzde hatırlayacak olduğumuz şeylerin bizi çok uzecegini biliriz ve bunu göze alamayız...
İkinci basamak ise yok saymak benim fikrimce.
Benim de zaman zaman yaptığım birşey.Yaşanılan kötü bir olay vardır ve aklımıza geldiğinde bunun bize hissettirdiklerine dayanamayacagimizi düşünürüz.
Bir aldatma buna iyi bir örnek olabilir.Bunun başımıza hiç gelmediğini varsayariz.Unutmak ve mutlu olmak ,insanlara guvenebilmek isteriz yine çünkü.
İçimizden" böyle birşey hiç olmadı ki." demisizdir belki.
Son olarak anlatmak istediğim basamak ise yeni bir kimlik oluşturmak.Tabiki şizofreni derecesinde demek değil söylemek istediğim.
Kişi kaldıramayacağı olaylar yaşamıştır .
Yaşamaya da devam ediyordur belki de.içinde daha fazla bunu kaldiramayacagini düşündüğünde farklı bir insan oluşturur içinde.Kötü olan herşeyi onun yaptığını kendinin yapmadığı düşünür."Ben yapmadım ki x yaptı " diyebilir.
Kulağa garip gelse de bununla karşılaştım.
Uzulmekten acı çekmekten korkmak buna sebebiyet vermekte.bunu tamamen bitiremeyiz.insan olmanın özünde hayatta kalmak için ruhen ve fiziken sağlıklı olmak için çözüm yolları aramak vardır.Ama bunu en aza indirgedigimizde kendimizle yuzlestigimizde aslında çekmemiz gereken acıları çekeriz ve ertelememis oluruz.
Ertelenen her acı katlanarak geri döner...


21 Ağustos 2017 Pazartesi

Piramit Testi Yalan Söylemez



İnsan psikolojisi çok kapsamlı ve derin bir konu.Bununla ilgili rastladığım bir testi yazmak istiyorum.
Doğruluk payı olduğunu düşünüyorum :)

Öncelikle bir adada olduğunu hayal etmeniz gerekiyor.
Adada bir piramit buldunuz.
Bu piramit neyden yapılmış?
Bulduğunuz piramit elinize sığıyor mu yoksa sizden büyük mü?
Piramidinizin içinde ne var?
Akşam oldu ve bir ateş yakmanız gerekmekte.
Yaktiğiniz ateşin boyutu ne kadar?
Uyuyacağınız zaman bu ateşe ne kadar uzaklıkta uyuyorsunuz?
Bu ateş çevredeki hayvanları etrafına mı topluyor yoksa kaçırıyor mu?
Sabah oldu uyandınız ve piramidinizin çalınmış olduğunu farkettiniz.Bu durum karşısında tepkiniz:
Yeni bir piramit aramak mı olurdu yoksa piramidinizi çalan kişiyi bulup ondan almak mı olurdu?
Cevaplara geldiğimizde;piramidin malzemesi yani sağlamlığı sizin kararlılık düzeyiniz.
Eğer piramit elinize sığıyorsa dünyayı kontrol etmek istiyorsunuz demektir.Yahut sizden büyükse dünyadaki yerinizi bulmuşsunuz.
Yaktığınız ateşin büyüklüğü sizin egonuz.
Bu ateşe olan mesafeniz ailenizle olan ilişkinizi sembolize ediyor.
Bu  ateş hayvanları ne kadar yakına topluyorsa kendinizi savunma konusunda  da o derece iysiniz demektir.
Piramidin çalındığındaki tepkiniz ise insanlara karşı toleransınızı gösterir.
Umarım doğruluk payı sizin için de yüksek olmuştur:)

19 Ağustos 2017 Cumartesi

kaybetmeye korkanlar klübü



Birçoğumuzun izlediği bir film başlıkta adı geçen film.Filmin adı kaybedenler klübü tabi ben kendimce değiştirdim :)
Yıllar önce bir tanıdığımın tavsiyesi üzerine izleyip umduğumu bulamadığım bir filmdi.Ve yıllar sonra başka bir tanıdığımın bu filme olan düşkünlüğü sebebiyle bazı kısımlarını tekrardan izlediğim ve hayran kaldığım film.
Bahsettiğim malum kısım tabiki de ''bazen'' kısmıdır.


Benim bahsetmek istediğim konu kaybetme korkumuz.Her insanda bulunmayabilir.
Bulunmayan insanlar ise belki de bu korkuya sebep olacak şeyle tanışmamıştır.Herkes kaybetme korkusunu aynı şekilde göstermez


İlk olarak kaybetme korkusunu alenen gösteren grup.
Korktuğu şeyi saklamaz,insanlara zayıf noktalarını göstermekten çekinmezler.Sahip olduğu ve kaybetmek istemediği varlığı korumaktan korkmaz.Sakınarak davranır.Bu kişilerde olan bu korkuyu da bu korkunun sebebini de rahatlıkla görebilirsiniz.Göremeseniz bile sorduğunuzda bu korkusunun nedenini anlatmaktan çekinmezler.Cam gibidirler içindekini gösterirler


İkinci grup ise kaybetme korkusuna sahip oldukları halde bunun tam tersini düşündürecek şekilde davrananlar.
Bu kişiler çoğunlukla bunu bir savunma mekanızması olarak yaparlar ve bilinçli olmak zorunda değildir bu.
Bu korkularının boyutu çok farklılık gösterebilir.Kaybetmekten korktukları varlığa hassas davranmak yerine zarar verici davranabilirler.
Çok sevdikleri bir eşyayı kırıp parçalamaktan çekinmezler.Eğer bir insan ise bu varlık kırıcı üzücü davranmak bu kişilerin tavrıdır.
Çok sevdiği bir kitaplığı olan ve sinirlendiğinde bunu parçalayan birini tanımıştım.
Bu gruptaki kişilerin kaybetme korkusunu da bu korkuya sebep olan şeyi de görmek pek mümkün değildir.Sebebi sorulduğunda ise cevap alabilme ihtimali azdır.
Çünkü bunu göstermek zayıf noktalarını düşmanlarına göstermek demektir.Bu korkuya sahip olmanın acizce olabileceğini güçsüz görüneceğini düşünenler bile mevcuttur.
Çünkü güçlü olmak korkusuz olmak demektir bu insanlara göre.


Son olarak ise yine bu korkuya sahip olduğu her halinden belli olan ama gizleyebildiğini sanan insanlardır.
Onlara  göre de bu korku saklanmalıdır çünkü göstermek belli etmek düşmanlara davetiye çıkarmaktır.Ama kırıcı ve kaba davranamazlar.Aksine ilk gruptakiler gibi narin ve hassas davranırlar.Sebebi ise açık ve net olmalarından değil duygusallıklarından gelir.Sevdiği ve kaybetmek istemediği şeye kaba davranamazlar isteseler de.Olur da davrandılar diyelim büyük pişmanlık yaşarlar.Ve bu pişmanlık o varlığa daha da hassas davranmasıyla sonuçlanır.

Birşeyleri kaybetmekten korkmak ise bir eksiklik acizlik değil tam aksine insan olmanın bir göstergesidir.Herhangi bir şeye değer vermek ona sahip olma isteği ve koruma isteğinin neresi kötü olabilir ki?Tabiki tüm bunlar güzel ama kendimizi o şeye bağımlı hale getirmek onun kölesi olmak ve kendi benliğimizden tavizler vermek kendimize yapacağımız büyük bir kötülüktür.Herşeyde olduğu gibi bunda da denge kurmak zor ama en iyisi...


18 Ağustos 2017 Cuma

herşey değişir mi?



Değişmeyen tek şey değişimdir diye yıllardır dillerde dolanan bir olgu var.
Ben bu düşünceye tam anlamıyla katılanlardan değilim açıkçası.
Herşey değişir mi gerçekten?
Doğumumuzla bizle gelen ve ömür boyu yanımızda taşıdığımız özelliklerimiz yok mu yani?
Belki değiştirmek için çok uğraş verdiğimiz ama bir türlü değiştiremediğimiz...
Ben malesef ki böyle birşeye sahibim.Hatta birçok şeye...
İyi veya kötü olmasının bir önemi yok.Bazen iyi olan özelliklerimizi de değiştirmek istediğimiz zamanlar olur.
Çabalarız uğraşıp dururuz değişsin diye.

Bende o kadar çok var ki bu çabalanan ama değişmeyen şeylerden.Hem iyi hem kötü üstelik.
Peki değişeyim diye uğraşıp dururken değişmeyeceğinin farkında oluyor muyum?

İnsanlar eleştirir.İnsanlar acımasızca eleştirir.
O yolda verilen çabayı görmezler.
Daha kötü olan ise kendi eksikliklerini görmeden sanki dört dörtlükmüşçesine eleştirirler sen böyle böylesin diye.
Ama diyemezsin her zaman sen kendinin ne olduğunun farkında mısın diyemezsin.
Dediğimiz halde anlamayanlar var tabi bir de.
Başlayan o tartışmalar hararetli kavgalar...
O kadar çok başıma geldi ki karşımdaki insanı eleştiriken lafın bir anda benim eksikliklerime gelmesi ve saatlerce bunun konuşulması.
Tartışmanın sonunda ise  ben ne lanet bir insanmışım diyorum çoğu kez de.
Bunu genellikle kadınlar yapar karşısındakine kavga anında ,belki nadirdir ama bunun kadın kurbanlarından biriyim.
Tartışmalardan zaferle çıkan olamadım hiçbir zaman.

Bana o kadar çok yapıldı ki o kadar çok söylendi ki değişmelisin diye.
Birini sözlerimle değiştirebilirim sandım.konuşup anlattığımda nasıl olması gerektiğini söylediğimde bunu başarabilirim sandım.
Yapamadım...
İnandım çünkü değişebilir insanlar dedim, herşey değişebilir.
Değişmeyeceğini bazı şeylerin anladım artık.
Bazen siz  değişmek için çaba gösterseniz de,siz değişince karşınızdakinin de bunu farkedip değişebileceğine o kadar inandım ki bir dönem.

Elbette bazı şeyler değişir.Umutsuzluk yaratmak istemem.
Ama bir özelliği bütünüyle değiştiremezsiniz.
Elinizde olan malzemeyi daha iyi hale getirebilirsiniz bir ölçüde.
Ve değişmekten daha önemli olan şey ise bunun için çaba göstermektir.
Son olarak da ne olursa olsun yapacaklarınızı kendiniz için yapın,başkasından karşılık görmek için değil.
Eğer kendiniz için yaparsanız başarıya ulaşma yolunda en iyi sonucu alırsınız...

Güvenli Bölge

her insan yeni şeyler denemekten zevk almayabilir ve tercih etmeyebilir. bir yere eğlenmeye gideceğinde daha önce hiç gitmediğin bir y...